Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
WhampiéR
Admin
Admin
WhampiéR


Erkek
Mesaj Sayısı : 1106
Yaş : 33
Nerden : Menekshe^min kaLbinden...
Ruh haLi : Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) Ozlemi10
Kayıt tarihi : 29/07/08

Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) Empty
MesajKonu: Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında)   Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) Icon_minitimeC.tesi Ara. 20, 2008 9:34 am

Karagöz ve Hacıvat


Türk
gölge oyununun tek temsilcisi olarak kabul edilen Karagöz oyununun
kökeni konusunda değişik görüşler vardır. Kimi kaynaklara göre Orta
Asya'dan, İran'dan ya da Hindistan'dan batıya göç eden Çingeneler
aracılığıyla Anadolu'ya gelmiştir. Bir görüşe göre Bizans, İtalya ya da
Yunan kökenlidir. Türkiye'ye Portekiz ya da İspanya'dan göç eden
Yahudiler aracılığıyla geldiğini savunanlar da vardır. Ancak bu
görüşleri kanıtlayacak yeterli belge yoktur. Oysa Yavuz Sultan Selim
döneminin güvenilir kaynaklarından İbni İlyas, gölge oyununun
Türkiye'ye XVI.yy.'da Mısır'dan geldiğini ortaya koymuştur. İlk
zamanlar Mısır gölge oyununun etkisi altında olan Karagözün, kesin
biçimini XVII.yy.'da aldığı ve tiplemelerin de bu dönemde ortaya
çıktığı öne sürülmektedir.




Karagöz


Oyunun
hiç şüphesiz başrol oyuncusu Karagöz’dür. Okumamış bir halk adamıdır.
Hacıvat’ın kullandığı yabancı kelimeleri anlamaz ya da anlamaz görünüp,
onlara yanlış anlamlar yükleyerek ortaya çeşitli nükteler çıkarırken
bir taraftan da Türkçe dil kuralları ile yabancı kelimeler kullanan
Hacıvat ile alay eder. Her işe burnunu sokar,her işe karışır, sokakta
olmadığı zaman da evinin penceresinden uzanarak, ya da içerden
seslenerek işe karışır. Dobra, zaman zaman patavatsız yapısından dolayı
ikide bir zor durumlarda kalırsa da bir yolunu bulup işin içinden
sıyrılır. Çoğu zaman işsiz, geçim derdindedir .Hacıvat’ın bulduğu
işlere girip çalışır. Başında ışkırlak adı verilen oynak bir şapka
vardır. Değişik oyunlarda rol icabı değişik kıyafetler içinde farklı
Karagöz tasvirleri vardır. Kadın Karagöz , Gelin Karagöz , Eşek karagöz
, Çıplak Karagöz , Bekçi Karagöz , Çingene Karagöz , Tulumlu Karagöz ,
Davulcu Karagöz , Ağa Karagöz v.s. (Velhasıl zavallının başına gelmeyen
kalmaz..)





Hacıvat


Tam
bir düzen adamıdır.Nabza göre şerbet verir, eyyamcıdır.Kişisel
çıkarlarını her zaman ön planda tutar.Az buçuk okumuşluğundan dolayı
yabancı sözcüklerle konuşmayı sever.Perdeye gelen hemen herkesi tanır,
onların işlerine aracılık eder.Alın teriyle çalışıp kazanmaktan çok
Karagöz’ü çalıştırarak onun sırtından geçinmeye bakar (Günümüzde de ne
kadar çok Hacıvat var değil mi.. Entel görünmek için cümle aralarına
yabancı kelimeler sıkıştıranlar, başkalarının sırtından geçinenler,
çıkarcılar...). Değişik oyunlarda rol icabı değişik kıyafetler içinde
farklı Hacıvat tasvirleri vardır. Keçi Hacıvat , Çıplak Hacıvat, Kadın
Hacıvat, Kahya Hacıvat vb.




Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) HayaliK


Yukarda bendenizi Karagöz oynatırken görüyorsunuz
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
WhampiéR
Admin
Admin
WhampiéR


Erkek
Mesaj Sayısı : 1106
Yaş : 33
Nerden : Menekshe^min kaLbinden...
Ruh haLi : Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) Ozlemi10
Kayıt tarihi : 29/07/08

Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) Empty
MesajKonu: Geri: Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında)   Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) Icon_minitimeC.tesi Ara. 20, 2008 9:34 am


Gölge Oyunu sanatı Orta Asya'dan Türkiye'ye göç eden Türkler tarafından
getirilmiştir. Bir başka rivayete göre Yavuz Sultan Selim'in 1517'de
Mısır'ı fethinden sonra bu sanat Osmanlı Devleti’nde gelişmiştir .

Gerçekte, Karagöz ve Hacivat’ın Bursa’da yaşamış karakterler olduğu ve
Sultan Orhan Camii inşaatında çalıştıklarıdır. Bursa ‘da, ******
Caddesi’ndeki Şeyh Küşteri’nin (Küşterli Mahmud) mezarı bunun
ispatıdır. Oyunlarda “Şeyh Küşteri Meydanı” diye başlanan birçok
diyalog, Şeyh Küşteri’nin bu işin Piri ve yaratıcısı olduğunu
vurgulamaktadır. Karagöz’ün mezarı ise bugün çekirge caddesinde Karagöz
ve Hacivat’ın Anıt mezarının bulunduğu bölgededir. Karagöz’ün mezar
taşı bugün Yeşil’de bulunan Türk İslam Eserleri Müzesinde bulunmaktadır.

Oyunun baş rolünde Karagöz ve Hacivat adlı iki zıt karakter vardır.
Karagöz halkın ahlak ve sağduyusunun temsilcisidir. Özü sözü birdir.
Hacivat ise medrese eğitimi görmüş, düzene uyan entelletüel bir karakterdir.
Diğer tipleri Tuzsuz Çelebi, Matiz, Beberuhi,Arnavut, Yahudi, Çerkez, Kürt, Laz, Tiryaki, Zenneler vb. oluşturur.

Türk el sanatlarının sahne sanatına dönüşümünün dünyadaki ilk ve tek
örneği olan Karagöz Kukla Tiyatro oyunu ve oyunun figürleri, metin veya
senaryoya göre sert ve kalın deriden kesilerek boyanır ve ışıklı
perdeye yansıtılır. El ile hareketlendirilen, ses ve müziğe göre
ustasının tarzına göre aktiflik kazanan kuklalar (tasvirler) perde
yansımasında seyirci görecek biçimlerde karşı karşıya veya arka arkaya
dururlar.

Karagöz'ün oynatıldığı beyaz perdeye "ayna" adı verilir. “Hayal
Perdesi” adı da verilen ışıklı 85X125 cm. boyutlarında ki tahta
tezgahta yansıma olarak gösterilir. Figürler deliklidir ve bu deliklere
uygun uzunluktaki tahta çubuklar geçirilir. Perdeler önceleri 2 x 2,5m
iken sonraları 110 x 80m ebadında yapılmaya başlanmıştır. İç tarafta
perdenin altında kurulmuş "peş tahtası" vardır. Oyunda bunun dışında
zil, tef, kamış, nareke (düdük), perdeyi aydınlatacak kandil veya ampul
vardır. Bunlar peş tahtası üzerinde bulunur. Oyunda kullanılan
tasvirler 32-40 cm büyüklüğünde olup genellikle manda, sığır ve deve
derisinden yapılır. Deriler özel bir yöntem ile şeffaf hale getirilir.
Daha sonra "nevregan" adı verilen ucu keskin bıçaklarla işlenir.
Parçalar birbirine kiriş veya katküt adı verilen iplerle bağlanır. Daha
sonra tasvirler çini mürekkebi veya kök boya ile boyanır.

Karagöz'de işlenen konular komik öğelerle verilir. Çifte anlamlar,
abartmalar, söz oyunları, ağız taklitleri belli başlı güldürü
öğeleridir :

Hacivat'ın semai söyleyerek perdeye geldiği, perde gazelini okuduktan
sonra Karagöz'ü çağırdığı ve Karagözle Hacivat'ın kavga ettikleri giriş
bölümüne mukaddime denir. Bu bölümde Hacivat'ın söylediği perde
gazelinde oyunun bir öğrenme aracı ve gerçeklerin göstergesi olduğu
belirtilerek felsefi tasavvufi anlamı vurgulanır.

Muhavere bölümünde, bu oyunun baş kişileri olan Karagöz ve Hacivat
arasında geçen salt söze dayanan olaylar dizisinden sıyrılmış
somutlaştırılmış ikili konuşma yer alır. Muhavere tekerleme biçiminde
de olabilir. Bu bölümde Karagöz ve Hacivat'ın kişilik özellikleri ve
yaratılış açısından birbirlerine karşıt özellikleri vurgulanır.
Muhavereler oyunla ilgili olabildiği gibi, ilgisiz de olabilir. Bunun
yanısıra çifte Karagözlü muhavere, gelgeç muhaveresi ve ara muhavere
çeşitleri de vardır.

Asıl hikayenin anlatıldığı, diğer tiplerin perdeye geldiği bölüme fasıl
adı verilir. Oyun buradaki konuya göre isim alır. Fasılın sonunda
oyuncular bir biçimde perdeden ayrılır. Hacivat ve Karagöz kalır.

Oyunun sonunun haber verildiği Karagözle Hacivat arasında geçen bitiş
bölümünde seyirciden yapılan hatalar için özür dilenip bir sonraki
oyunun duyurusu yapılır ve oyun sona erer.

Karagöz'de hiciv ve taşlama vardır. Bu taşlamalar mizahi bir üslupla devlet yöneticilerine kadar uzanmıştır.

Karagöz, saray tarafından ilgi görmüş ve desteklenmiştir. Yapılan
şenliklerde, şehzadelerin sünnet düğünlerinde Karagöz gösterilerine yer
verilmiştir.

Karagöz özellikle İstanbul Merkezli Osmanlı kültürüyle bütünleşmiştir.
İstanbul'un yaşamını Karagöz oyunlarında görmek mümkündür. Ağalık,
Büyük Evlenme, Kayık ve Tahmis bunlardan bazılarıdır. Ferhat ile Şirin,
Balıkçı, Cazular, Kanlı Nigar, Leyla ile Mecnun, Ters Evlenme, Tahir
ile Zühre, Yalova Sefası, Karagöz'ün Yazıcılığı, Karagöz'ün Aşıklığı,
Karagöz'ün Hekimliği vb. Karagöz'ün bilinen diğer oyunlarıdır.

Oynatanlar ise Hayali (Usta), Çırak (Yardımcı), Sandıkkar (2.
Yardımcı), Yardak (Hanende), Dayrezen=Dairezen (Def Çalan) ve
Hammal’dır. (Karagöz Zembilini Taşıyan)

Osmanlı Dönemi'nin en önemli eğlence türlerinden olan Karagöz,
Ramazan'lar da, sünnet düğünlerinde, şenliklerde, kahvehanelerde ve
bahçelerde oynatılmaktaydı. Dönemin toplumsal olaylarını eleştirel bir
gözle konu edinen Karagöz'ün yaygın olarak İstanbul'da oynatıldığı
bilinmektedir. Anadolu'nun diğer kentlerine ise turneye giden
sanatçılar aracılığı ile yayılmıştır.

Günümüzde ülkemizi tanıtıcı sanatların başında gelen Karagöz turistik
otel ve lokantalarda oynatılmaktadır. Radyo ve daha çok televizyon
aracılığı ile seyirciye ulaşmaktadır.

Karagöz çalışmaları Uluslararası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği (UNIMA)
Türkiye Milli Merkezi Başkanlığı ve Kültür Bakanlığı'nca
yürütülmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
WhampiéR
Admin
Admin
WhampiéR


Erkek
Mesaj Sayısı : 1106
Yaş : 33
Nerden : Menekshe^min kaLbinden...
Ruh haLi : Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) Ozlemi10
Kayıt tarihi : 29/07/08

Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) Empty
MesajKonu: Geri: Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında)   Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) Icon_minitimeC.tesi Ara. 20, 2008 9:34 am

Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) 1156afis234311rp
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
WhampiéR
Admin
Admin
WhampiéR


Erkek
Mesaj Sayısı : 1106
Yaş : 33
Nerden : Menekshe^min kaLbinden...
Ruh haLi : Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) Ozlemi10
Kayıt tarihi : 29/07/08

Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) Empty
MesajKonu: Geri: Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında)   Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) Icon_minitimeC.tesi Ara. 20, 2008 9:34 am

Karagöz Tarihçesi
Gölge
oyununun çıkış noktası uzakdoğu, Çin olarak bilinir. Ticaret ve geziler
sonucu Endonezya, Java ve Hindistan’da yaygınlaşan gölge oyunu mistik
ve dinsel bir etkiye sahiptir. Türkler Çin ile yakın ilişkileri
dolayısıyla bu sanatı öğrenmişler ve kendi kültürleri doğrultusunda
geliştirmişlerdir. Uygur ve Budist duvar resimlerinde görülen tasvirler
Çin gölge oyununda da görülür. Topkapı Sarayı Müzesi’nde eserleri
bulunan Mehmet Karakalem çalışmaları da bunlara benzer örneklerdir.

Gölge oyunu tekniğinin Türk halk kültüründe ne zaman Karagöz adını
aldığı hakkında çeşitli görüşler vardır. Bunlardan en yaygın olanı
Bursa efsanesidir. Sultan Orhan devrinde (1324-1362) Ulucami’nin
yapımında demirci ustası Kambur Bâli Çelebi (Karagöz) ile duvarcı
ustası Halil Hacı İvaz (Hacıvat) çalışmaktadır. Nekre tipler olan
ikilinin arasında geçen nükteli konuşmalar diğer işçilerin dikkatini
toplayıp, işlerini aksatmalarına sebep olur. Cami inşaatı yavaş
ilerler. Durumu öğrenen padişah hiddetlenip her ikisini de idam
ettirir.

Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında) Tarihi_k
Yaptığı
yanlışlığın bilincine varan padişah çok üzülür. Padişahın musahibi Şeyh
Küşterî padişahı teselli etmek için beyaz sarığını çıkarıp gerer ve
arkasına bir şem’a (ışık) yakar. Ayağından çıkardığı çarıklarıyla
Karagöz ve Hacıvat’ın tasvirlerini canlandırıp nükteli konuşmalarını
seslendirir. Günümüzde de Karagöz perdesine “Şeyh Küşterî meydanı”
denir ve Şeyh Küşterî Karagözcülüğün pîri – kurucusu kabul edilir. (Evliya Çelebi Seyahatnamesi)

Gölge oyunu ülkemize Yavuz Sultan Selim’in 1517’deki Mısır seferi
sonrası 16. yüzyılda gelmiştir. Mısır’ı fetheden Yavuz Sultan Selim’in
Memlük Sultanı Tomanbay’ın asılışını hayal perdesinde canlandıran bir
hayal sanatçısını, oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ın da görmesini arzu
ederek İstanbul’a getirmesiyle gölge oyunu İstanbul’a gelmiştir.
Türkler 16. yüzyıl başlarında perde gerisinden gölge yansıtma tekniğini
Mısır’dan almışlardır. Mısır Memluklarının gösteri yaptıkları siyah,
ışık geçirmeyen, arabesk motiflerle işlemeli tasvirleri, şeffaf ve
renklendirilmiş deri üzerine işleyen Türkler, bu sanata farklı bir
nitelik kazandırdılar. Mısır oyunlarının olay örgüsünün birbirinden
kopuk yapısını düzenleyip yeni bir biçim verdiler. Oyun tipleri Osmanlı
İmparatorluğu’nun bünyesinde barındırdığı halklar içinden ve mahalle
geleneğinden seçilmiştir. Karagöz Osmanlı İmparatorluğu topraklarında
yayılmış, çevre ülkelerde etkili olmuş, geniş bir coğrafyaya
yayılmıştır. Karagöz oyunu Mısır’a tekrar yeni biçimiyle dönüp ilgi
görmüştür. Bugün Mısır kuklasının adı Aragöz’dür.

Nitekim bir çok gezgin, 19. yüzyılda Mısır’daki gölge oyununu
anlatırken, bunun Karagöz olduğunu, Mısır’a Türkler tarafından
sokulduğunu ve çoğunlukla Türkçe oynatıldığını belirtmişlerdir. İslam
dünyasında bu oyuna “Tayf-ül hayal”, “Zıll-i hayâl”, “Hayâl-el sitare”
gibi adlar verilmiştir. Bazı İslam mutasavvıfları eserlerinde hayâl
sahnesini dünya’ya, perdedeki geçici hayalleri insanlar ve diğer
varlıklara benzetmişlerdir. Oyundaki hayaller nasıl perde arkasındaki
sanatçı tarafından oynatılıyorsa, evrendeki varlıkları da görünmeyen
bir yaratıcının hareket ettirdiği anlatılmıştır.

16. yüzyılda hayâl oyununun yaygınlığını ve Osmanlı eğlence
sanatlarının başlıcalarından olduğunu gösteren pek çok belge vardır.
Şeyhülislam Ebussuut Efendi’nin (1490-1574) hayâl oyununu ibret gözüyle
seyretmenin cezayı gerektirmeyeceği yolundaki fetvası bunların en
önemlisidir. Ebussuut Efendi; “Gerçek biliminde yükselmek isteyenler
için gölge oyununda büyük ibretler olduğunu gördüm. Kişiler, kalıplar
gölge gibi gelip geçiyor ve çabucak yok oluyor, onları oynatan ise bakî
kalıyor” demiştir.

Karagöz üzerine 17. yüzyıla ait belgeler daha çoktur. Evliya Çelebi,
Naima gibi yerli yazarların eserlerinden ve İstanbul’da bulunmuş
Avrupalıların anı ve gezi kitaplarından öğrenildiğine göre Ramazan
ayında kahvehanelerde, başka zamanlarda da evlenme, doğum, sünnet
düğünü vs. dolayısıyla saray, konak ve evlerde yapılan şenliklerde
oynatılan bu oyunlar Osmanlı toplumunun belli başlı eğlencelerinden
biriydi.

19. yüzyılda da sarayın ve halk toplantılarının gözde eğlencelerinden
olduğunu yine yerli ve yabancı kaynaklardan öğreniyoruz. 19. yy’da 2.
Mahmut dönemine ait kaynaklarda da Karagöz oyunu yer alır. 1843’de
Türkiye’yi ziyaret eden Gerard de Nerval seyahatnamesinde İstanbul’da
seyrettiği Karagöz oyununu tüm ayrıntıları ile anlatır. (Gérard de NERVAL, Doğuya Yolculuk, Çelik GÜLERSOY İstanbul Kitaplığı, İstanbul-1974, s: 85-94)

Yabancı kaynaklarda Karagöz oyunlarının açık saçık bulunduğuna dair
yazılar vardır. Bunlardan Jean Thévenot 1655-1656’da Türkiye adlı
eserinde, bir hanımın nasıl olupta Karagöz oyunu izlediğini
anlayamadığını yazar. (Jean THéVENOT, 1655-1656’da Türkiye, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul-1978, s: 95-96.)

Abdülaziz ve II. Abdülhamit devirlerinde bazı Karagöz sanatçıları
Mızıkayı Hümayun himayesine alınmışlardır. Bu dönemde yetişen Karagöz
sanatçılarının kimisinin tekkelerden (Şeyh Fehmi Efendi, Müştak Baba),
kimisinin medreseden (Darphaneli Hafız Efendi, Hafız Mehmet Efendi)
kimisinin Enderundan (Enderunlu Hakkı Bey, Enderunlu Tevfik Efendi),
kimisinin katiplikten (Katip Salih Efendi), kimisinin cerrahlıktan
(Cerrah Salih Efendi), pek çoğunun da esnaflıktan (Yorgancı Abdullah
Efendi, Püskülcü Hüsnü Efendi, Kantarcı Hakkı Efendi, Hamamcı Süleyman
Efendi, Yemenici Andon Efendi, Çilingir Ohannes Efendi) olduğu görülür.


Saray için getirilen, önceleri saray düğünlerinde perde diyen Karagöz
çok kısa zamanda halka kendini sevdirdi. Sonuçta Karagöz çeşitli
Hayâlîler eliyle halk arasında büyük rağbet gördü. Geniş Osmanlı
coğrafyasındaki tüm tipleri bünyesinde barındıran bir folklor,
edebiyat, etnoğrafi, müzik, mizah ve hiciv sergisi kimliği kazandı.

Esnek yapısı itibariyle doğaçlamaya ve güncel olayların işlenmesine son
derece açık olan Karagöz perdesi, zamanının en önemli toplumsal yergi
vasıtasıydı. Halkın beğenmediği hükümet kararlarını eleştirdiği ve
kamuoyunu temsil ettiği dönemler vardır. Osmanlı’nın son dönemlerinde
Karagöz sanatçıları devlet ileri gelenlerinden bazılarının
hırsızlığını, rüşvetçiliğini vs. perdede canlandırdıkları için bu
taşlamalar çok keskin bulunmuş, oyunlar yasaklanmıştır. Devlet ileri
gelenlerinin perdeye yansıtılmaları ağır cezalara bağlanmış, bu
yasaklamalardan sonra Karagöz sıradan, kaba saba bir güldürü durumuna
düşmüştür.

20. yy’da Türk Halk edebiyatı ile ilgili araştırmalar başlamış fakat
hızla başlayan batılılaşma çabası ile Karagöz oyunu gözden düşmeye
başlamıştır. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde bir süre daha yaşayan Karagöz,
zaman içinde tiyatronun, sinemanın daha sonra da televizyonun hayata
girmesiyle önemli ölçüde etkisini kaybetmiştir.

Bu yüzden hayaliler Karagöz oyun tekniğinde bazı değişiklikler yapmaya
çalışmışlardır. Ahmet Rasim, “Muharrir Bu Ya” adlı eserinde Hayali
Katip Salih’in kanto söylettiği ve muhafazakarlar tarafından
eleştirildiğini anlatmaktadır.

Ancak Karagöz oyunlarının etkisini kaybetmesindeki sebep sadece
teknoloji alanındaki gelişmeler olmamıştır. 17. yüzyılda başlayan
batılılaşma çabaları yirminci yüzyılın başlarında etkisini göstermeye
başlamış, geleneksel Türk tiyatrosunun en önemli özelliği olan
doğaçlama geleneği terkedilmiş bunun yerini batı tiyatrolarında olduğu
gibi yazılı metinler almıştır. Yazılı metne bağlı kalarak oynatılan
Karagöz oyunları, yeni oyunlar yazılamadığı için çağa ve insanların
kültürel gelişimlerine ayak uyduramamış, eskiden oynatılan oyunların
aynısının tekrar tekrar perdeye getirilmesi insanların ilgisini çekmez
olmuştur.

Yenileştirme çalışmaları Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde de devam
eder. 1910 yılında Beyoğlunda “Canlı Karagöz Sahnesi Operet Kumpanyası”
adlı topluluk kurulur. Komik-i Şehir Naşit Efendi burada deneme
amacıyla canlı Karagöz olarak sahneye çıkmıştır.

Doğaçlama geleneğine geri dönülmesi durumunda Karagöz eskiden olduğu
gibi saygın ve yaygın bir duruma gelebilecektir, aksi takdirde
önümüzdeki on yıllar içinde Karagöz sanatımız tarih kitaplarının
arasında kalıp yok olmaya mahkumdur. Karagöz günümüzde sayıları azalan
Hayâlîler tarafından yaşatılmaya çalışılmaktadır.

1966’dan sonra düzenlenmeye başlayan festivaller yarışmalar sonucunda
bir çok başarılı hayalinin varlığı ortaya çıkmış, yeni oyunlar kaleme
alınmıştır. Yazılan oyunların pek çoğu perdede oynamaya uygun olmasa da
konu tekrar gündeme gelmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Karagöz ve Hacıvat (Karagöz ve Hacıvat Hakkında)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: GeneL :: Yaşama Dair :: Biyografi :: Masal Kahramanları-
Buraya geçin: